Okan Konuralp: “Tbmm’de Bugün Alınan Kararla, Sayın Tahir Elçi’nin Davasıyla İlgili Cezasızlık Gerçeğini Pekiştirmiş Olduk”

CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp, TBMM Genel Şurası’nda; “Tahir Elçi cinayetinin failleri yargılama süreçlerinden bile isteye uzak tutulmaya çalışılmaktadır. Faillerin cezalandırılması yerine bundan sonraki emsal evraklarda da olduğu üzere belgeyi sürüncemede bırakıp, cezasızlıkla sonlandırma gayretinin saklanılmasına gerek bile duyulmamaktadır. Bir defa daha vurgulamak gerekirse Sayın Türkan Elçi insan hakları savunucusu, hukukçu, baro lideri Tahir Elçi’nin katillerinin cezalandırılmasını gerçeklerin ortaya çıkartılmasını istiyor. Gerçek bu kadar açıkken sizler hakikati TBMM’den kaçırmayı tercih ettiniz, etmemeliydiniz. Cezasızlığı bu topraklardan söküp atacak kıymetli bir adımı, periyot arkadaşımızın talebi doğrultusunda, Tahir Elçi cinayeti bağlamında atmalıydık. Tahir Elçi cinayetinin her tarafıyla araştırılması talebimizi tekrar ele alalım. Türkiye’de cezasızlık kültürüne son vermek için, adaletin tesis edilmesi için ortak bir adım atalım” diye konuştu.

CHP Kümesi’nin; Tahir Elçi cinayetinin araştırılması önergesinin bugün TBMM Genel Konseyi gündemine alınması önerisi reddedildi. Araştıma önergesinin reddedilmesine ait kelam alan CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp, şunları söyledi:

“GRUP TEKLİFİMİZİN REDDİNE AİT TÜM SAVLARI MADDELERİN, İÇTİHADLARIN, YÖNETMELİKLERİN ARDINA SIĞDIRILAN TÜM MÜNASEBETLERİ REDDEDİYORUM”

“Grup teklifimizin reddine ait tüm savları maddelerin, kanunların, iç tüzüklerin, içtihadların, yönetmeliklerin ve emsal metinlerin ardına sığdırılan tüm münasebetleri reddediyorum. Kabul edilmeyen küme teklifimizin ahlaki ve vicdani içeriğine ait görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Az evvel kabul edilmeyen küme teklifimiz ismine kelam alan kişi Sayın Türkan Elçi’dir. Fark ettiyseniz son derece içten, vakit zaman edebi ancak bütünüyle tüzel konuşmasında kendisini hiç öne çıkarmadı. Önümüze büyük acısını, geçmek bilmeyen ağrısını, ağır mı ağır hüznünü koymadı. Kendi acısı, ağrısı, hüznü yerine yalnızca gerçeği aradığını vurguladı, anımsattı. Kendi iç huzurundan daha çok toplumun huzurunu, kardeşliğini, barışını düşünen bir lisan ve üslupla vicdanlara seslendi. Bu haliyle Sayın Türkan Elçi’nin konuşması kendi acısına bakmak yerine sevgili eşi Tahir Elçi’nin şahsında diğerlerinin acılarına kulak veren, hemhal olan bir nezaketi içermektedir. Lakin bizim, Sayın Elçi’nin bu nezaketinin ardına sığınak hakkımızın olmadığını da düşünüyorum. Onun ahlaki ve vicdani münasebetlerle söylemediğini bizim söylememiz gerektiğine inanıyorum.

“TBMM’DE BUGÜN ALINAN KARARLA SAYIN TAHİR ELÇİ’NİN DAVASIYLA İLGİLİ CEZASIZLIK GERÇEĞİNİ PEKİŞTİRMİŞ OLDUK”

Şöyle ki 28. devrin mensubu olan bir milletvekilimiz bizden eşi de olan bir insan hakları savunucusunun öldürülmesine ait tüm ayrıntıların aydınlatılmasını istedi. Katline yönelik tüm soruların yanıtlanmasını istedi. Sayın Tahir Elçi’nin kendisinin sevgili eşi olduğu gerçeğini önümüze koymaktan imtina ederek yaptı bunu. Halbuki kendisinin imtina ettiğini kendisine karşın tamamlamak üzere vicdani ve ahlaki biri zorunluluğumuz olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bir milletvekili arkadaşımız canı, cananı ile ilgili talepte bulunuyor. Bu talep yerine getirilmeliydi. Dişlerimizi onun yerine biz sıkmalıydık. Dört ayaklı minarenin ayaklarına dolanan palavrası daima birlikte söküp atmalıydık. Tıpkı periyotta misyon yapıyor olduğumuz arkadışımızın lisana getirdiği talebe kör, sağır olmamalıydık. Konuşmanın başında da söylediğim üzere kanunların, kanunların, iç tüzüğün, içtihadların, yönetmeliklerin ve benzed metinlerin gerisine sığınmadan ortaya çıkabilecek her bir gerçeğin mensubu olduğumuz partinin yahut partilerin canını acıtabileceğinden de korkmadan periyot arkadaşımızın talebini vicdanlarımızın süzgecinden geçirerek kabul etmeliydik. Olmadı, üzgünüm. TBMM’de bugün alınan kararla Sayın Tahir Elçi’nin davasıyla ilgili cezasızlık gerçeğini pekiştirmiş olduk. Çok genel tarifiyle cezasızlık, bir hak ihlalinin, faillerin, sorumlularının var olan yahut olması gereken yargı süreçlerinde alışılmış tutulmaması yahut uygun formda cezalandırılmaması ve mağdur edilenlerin tamir hakkına erişememesi demektir. Bu nedenle cezasızlığın varlığı devletin yükümlülüklerini yerine getirmediği manasına da gelir.

“TÜRKİYE’DE CEZASIZLIK KÜLTÜRÜNE SON VERMEK İÇİN, ADALETİN TESİS EDİLMESİ İÇİN ORTAK BİR ADIM ATALIM”

Bu genel tanımlar özelinde Tahir Elçi’nin davasına baktığımızda gördüğümüz, cezasızlık sürecinin kamu otoritesinin ve yargının eliyle ve kararlılıkla sürdürüldüğüdür. Örneğin Tahir Elçi cinayetinin failleri yargılama süreçlerinden bile isteye uzak tutulmaya çalışılmaktadır. Faillerin cezalandırılması yerine bundan sonraki emsal evraklarda da olduğu üzere belgeyi sürüncemede bırakıp, cezasızlıkla sonlandırma gayretinin saklanılmasına gerek bile duyulmamaktadır. Bir sefer daha vurgulamak gerekirse Sayın Türkan Elçi insan hakları savunucusu, hukukçu, baro lideri Tahir Elçi’nin katillerinin cezalandırılmasını gerçeklerin ortaya çıkartılmasını istiyor. Bu haliyle herkesin hakkını savunuyor. Her kim hangi münasebetle, hangi mevzuda ve alanda mağdur edilmşse mağdur olanların yanında mağdur edenlere karşı dikiliyor. Gerçek bu kadar açıkken sizler hakikati TBMM’den kaçırmayı tercih ettiniz, etmemeliydiniz. Cezasızlığı bu topraklardan söküp atacak değerli bir adımı, devir arkadaşımızın talebi doğrultusunda, Tahir Elçi cinayeti bağlamında atmalıydık. Önergemize karşı oy kullananlara hitaben bir davette bulunmak istiyorum. Gelin, Tahir Elçi cinayetinin her istikametiyle araştırılması talebimizi tekrar ele alalım. Türkiye’de cezasızlık kültürüne son vermek için, adaletin tesis edilmesi için ortak bir adım atalım.”