Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanlığının 2024 yılı bütçesi Plan ve Bütçe Kurulunda

AK Parti Düzce Milletvekili Ayşe Keşir, “Kız çocuklarının eğitimle güçlendirilmesi, eğitim siyasetlerine nasıl yaklaştığımızın en net örneğidir.” dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Kurulunda görüşülen Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanlığının 2024 yılı bütçesi üzerinde milletvekilleri kelam aldı.

CHP Ankara Milletvekili Aylin Yaman, Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanlığının 2024 yılı bütçesinin son derece özensiz hazırlandığını, katma bedel yaratmayacak bir bütçe olduğunu ileri sürdü.

Programlar prestijiyle genel bütçeye bakıldığında ailenin korunması ve güçlendirilmesi programına 2022 yılında 2 milyar 264 milyon lira ayrıldığını ve bunun her yıl aşikâr oranda artışlar ile seyrettiğini belirten Yaman, bu yıl ailenin korunması ve güçlendirilmesi programının, bütçeye sadık kalarak 3 milyar 800 milyon lira ile tamamlanacağını söz etti.

Programın, 2024 yılı için 12 milyar lira olarak öngörülmesinin açık bir yoksulluk göstergesi olduğunu ileri süren Yaman, “Ortaya konulan programlara ilişkin sayılardaki artış, yoksulluğun bakanlık tarafından itirafıdır. Göstergelerin son derece özensiz hazırlandığı açıktır. Bütçe disiplini değerli bir şeydir. Bakanlığın bu özensizliği düşündürücü bir husustur.” dedi.

HEDEP Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu, bayana karşı şiddeti önlemenin, Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanlığının sorumluluğunda olduğunu belirtti.

AK Parti iktidarlarının bayanın pozisyonunu aile olarak göstererek tek yerde tanımladığını sav eden Türkoğlu, “Kadını özne olarak görmeyen bir iktidarın bakanı olarak sizlere bir sefer daha hatırlatıyoruz, bayanlar bu hayatın öznesidir. İsminde ‘kadın’ geçmeyen bir bakanlıkta bayana yönelik meseleleri tartışmak, bayana yönelik şiddet ve katliamlara karşı siyaset üretmek, bayanlar lehine toplumsal cinsiyete hassas bütçe oluşturmak da bu kaidelerde fakat bu kadar olurdu.” diye konuştu.

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu, genel bütçeye bakıldığında Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanlığına ayrılan hissenin tüm bütçenin yüzde 3’üne tekabül ettiğini, her yıl düşen oranın kaygı verici olduğunu söyledi.

Genel bütçeden faiz sarfiyatlarına ayrılan hissenin bakanlığın bütçesinin 4 katı olduğunu tabir eden Yanıkömeroğlu, “Ülkemizde yoksulluk bu kadar derinleşmişken, çocuklar yataklarına aç girerken, toplumsal yardımları yapacak bakanlığımız faiz lobisi tarafından ezilmiştir. Buna neden bir reaksiyon gösterilmiyor?” dedi.

Yanıkömeroğlu, Sayıştay Başkanlığının kontrol raporunda, bakanlığın bilhassa taşra teşkilatlarının muhasebe kayıtları ile kimi satın almalarda önemli ıstırapların olduğunun görüldüğünü ileri sürerek, “Özellikle direkt temin suretiyle yapılan alımlar yöntemine uygun yapılmamış, ikazlara karşın sistem tıpkı halde devam etmiştir. Farklı harcama ünitelerine ait muhasebe kayıtları toplu olarak yapılmış, kontrollerde evraklara ulaşım noktasında meşakkat yaratmıştır. Bakanlık işçisinin özlük bilgileri güncellenmediği için çalışana eksik, fazla, yersiz ödemeler yapılmıştır. Sayıştay içerisinde daha birçok başlık mevcut.” tabirlerini kullandı.

“Kadınları artık korkutamazsınız”

AK Parti Düzce Milletvekili Ayşe Keşir, toplumsal yardım kalemlerinin 50’yi aştığını, buna olumsuz mana yüklemenin son derece yanlış olduğunu söyledi.

Sosyal yardımlarda kalem sayısının artmasının artan refahtan toplumun tüm bölümlerinin hisse alma siyasetine işaret ettiğini söz eden Keşir, “Biz kadim doğrulardan güç alır lakin yeni gerçekleri de göz önünde bulundururuz. Pek çok siyasi partiden en kıymetli farkımız, bayan ve aile siyasetlerine yaklaşımımız ‘ya-ya da’ halinde değil ‘hem-hem de’ halinde olmuştur. Bu nedende muhalefet partilerinin bu perspektifi çok da anlamasını beklemiyorum.” dedi.

Kadına ilişkin tüm problemlerle gayretin temelinde bayanın güçlendirilmesinin olduğunu, bunun en temel siyasetinin da “eğitim” olduğuna işaret eden Keşir, 40 yıldır yürüttüğü sivil toplum çalışmalarında, dün bayanın eğitim almasına karşı olanların, bayanları korkutanların, bugün AK Parti’nin siyasetlerini eleştirdiğini lisana getirdi.

“Eğitemediğiniz bayanı güçlendiremezsiniz” diyen Keşir, şöyle devam etti:

“Kız çocuklarının 2001 yılında üniversiteleşme oranı yüzde 13,5’ti. Bu oran ortadayken bayan yoksulluğuyla nasıl uğraş edecektiniz, iş gücü piyasasına iştirakten nasıl bahsedecektiniz? Bugün kız çocuklarının önündeki en büyük mahzur olan yasaklar kalktı. Bugün Türkiye genelinde 207 üniversite var. Kız çocuklarının çağ nüfusu içinde okullaşma oranı yüzde 48,5’e ulaşmıştır. Bu oran erkeklerde yüzde 40’tır. Kız çocuklarının eğitimle güçlendirilmesi eğitim siyasetlerine nasıl yaklaştığımızın en net örneğidir. Bununla bir arada bayan istihdam oranı son 20 yılda erkeklerin istihdam oranının iki katından fazladır. Bugün kamuda çalışan bayan oranı yüzde 41’dir. Eğitim sayıları, istihdam sayıları, girişimcilik sayıları ortada. Bütün bunlar ortadayken bayanlar üzerinden bir dehşet siyaseti yayarak siyaset yapma periyodunu biz tarihe gömdük. Bayanları artık korkutamazsınız. 1935’teki birinci parlamentoda 18 milletvekilliğiyle bayan milletvekili oranı 4,1’di. 2002 seçimlerine kadar bu oran hiç artmaz mı? Artmadı. Birinci kere 2002 seçimlerinde bu oran aşıldı. Bugün bu oran yüzde 20 düzeyindedir. Görmek istemeseniz de bu da AK Parti’nin başarısıdır.”

Ayşe Keşir, bayana yönelik şiddet ve bayana yönelik yoksullukla çabada en kıymetli mevzunun eğitim olduğunu söyledi.

Dün eğitime pranga vuranların, kapıları kapatanların bugün “kadın hakları” diye havanda su dövdüklerini söz eden Keşir, şunları kaydetti:

“Kadına şiddetle gayret konusunda da son derece kararlıyız. Anayasanın eşitlik prensibini anayasaya biz getirdik. Uygar kanundaki eşitlik prensibini de biz getirdik. Bayana yönelik şiddet AK Parti iktidarına kadar kanunda tarifli değildi. AK Parti 2005 yılında çıkardığı esaslı kanunla bayana yönelik şiddeti kabahat olarak tanımladı. İşinize gelmediği için bunları duymak istemeyebilirsiniz. Yapılan açıklamalarda ‘Kürt karşıtlığı’ üzere ırkçı yaklaşımlar sergileniyor. Ben bu çeşit fişlemelere ve ırkçı yaklaşımlara son derece karşıyım. Şayet Kürt bayanlarının, kız çocuklarının vefatını sahiden sıkıntı ediyorsanız 13-15 yaşlarındaki kız çocuklarının nasıl silahlandırıldığına, nasıl zorla dağa kaçırıldığına, nasıl tecavüze uğradığına bir şeyler söylersiniz. Siz, kız çocuklarını, Kürt çocuklarını araçsallaştırıyorsunuz. Sırtınızı oralara dayadığınız için de bir şey söylemek işinize gelmiyor. Siz Kürt çocuklarını birazcık düşünüyor olsaydınız bugüne kadar yaşananlarla ilgili tek bir cümle söylerdiniz.”