
Kurban, Kur’ân-ı Kerîm, Sünnet ve icmâ ile sabit bir ibadet olup hicretin ikinci yılında yasal kılınmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulmaktadır: “Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine aşikâr günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın ismini ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, fakire yoksula de yedirin.” (el-Hac, 22/28), “Her ümmet için Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi yasal kıldık.”
Sahih hadis kaynaklarında yer alan rivâyetlerde, Hz. Peygamber (s.a.s.), Kurban Bayramında Allah katında en sempatik ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın boynuzu, tırnağı da dâhil olmak üzere her şeyinin kişinin hayır hanesine yazılacağını söz etmiştir (Tirmizî, Edâhî, 1 [1493]; İbn Mâce, Edâhî, 3 [3126]). Gerçekten kendisi de kurbanın yasal kılınmasından itibaren vefat edinceye kadar her yıl kurban kesmiştir (Tirmizî, Edâhî, 11 [1506-1507]; bkz. Buhârî, Hac, 117, 119 [1712, 1714]; Müslim, Edâhî, 17 [1966]).
Ayrıca hicretin ikinci yılından günümüze kadarki süreçte Müslümanların kurban kesmeleri, bu konuda görüş birliği olduğunu da göstermektedir.

KURBAN KESMENİN HÜKMÜ
Sözlükte yaklaşmak, Allah’a (c.c.) yakınlaşmaya vesile olan şey manalarına gelen kurban, dini bir terim olarak, Allah’a yaklaşmak ve O’nun isteğine ermek için ibadet gayesiyle, belli koşulları taşıyan hayvanı yordamına uygun olarak kesmeyi ve bu emelle kesilen hayvanı tabir eder. Kurban Bayramı’nda kesilen kurbana “udhiyye”, hacda kesilen kurbana ise “hedy” denir.
Akıl sıhhati yerinde, hür, mukim ve dinî ölçülere nazaran güçlü sayılan mümin, İlâhî rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını kesmekle hem Cenâb-ı Hakka yaklaşmakta, hem de maddî durumlarının yetersiz olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunmaktadır. Bu ibadetin ruhunda Hakk’a yakınlık ve halka fedakârlıkta bulunma anlayışı vardır. Kurban, bir Müslümanın bütün varlığını, gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun bir nişanesidir.

Mezheplerin birçoklarına nazaran, udhiyye kurbanı kesmek sünnettir (İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, 1/429). Hanefî mezhebinde ise tercih edilen görüş, kurbanın vacip olduğudur (Merğinânî, el-Hidâye, 8/146). Kurban, -fıkhî kararı ne olursa olsun- Müslüman toplumların makul simgesi ve şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri bilhassa milletimizin dinî hayatında kıymetli bir yer tutmaktadır.

KURBAN KESMENİN ŞARTLARI
Hayvanı kesecek kimsenin, akıl ve temyiz gücüne sahip, Müslüman yahut Ehl-i kitap olması gerekir. Putperest, ateşperest, ateist ve mürtedlerin kestikleri hayvanların eti yenmez.
Ehl-i kitap olduğu bilinen kimse kesim yaparken Allah’tan oburunun ismini anmamalıdır. Çünkü âyette Allah’tan oburu ismine kesilmemesi koşulu getirilmiştir (el-Bakara, 2/173).
Kesim yapan kimsenin ergenlik çağına gelmiş olması kaide değildir. Mümeyyiz olan kişinin kestiği de helaldir.
Hayvanı kesen kimsenin bayan yahut erkek olması fark etmediği üzere pak, cünüp yahut hayızlı olması ortasında da bir fark yoktur; hepsinin kestiği yenir (Zeylaî, Tebyîn, 5/287; Nevevî, el-Mecmû‘, 9/77; İbn Kudâme, el-Muğnî, 9/404).


