
“Dışlanmış kız” ve “Normalmiş gibi davranma” gibi ifadeler, otizmli kadınların tanı almadan önceki yaşamlarına dair etkili kişisel tanımlamalarından sadece birkaçı. Bu tanımlamalar, nörolojik ve gelişimsel rahatsızlıkları olan kadınların derin sosyal sıkıntılarını ve belirgin belirtilerini saklama çabalarını da ortaya koyuyor.

Çocukluk çağından itibaren topluma entegre olmak için bir karakter arayışıyla karşı karşıya kalan otizmli kadınlar, kendilerini gizlemek amacıyla farklı yüzler takmaya veya kamufle olmaya çalışıyorlar. Bu gizlenme çabası, otizm tarihinde sıklıkla ihmal edilen bir özellik olarak dikkat çekiyor.

Good Health dergisinde yayınlanan bir özel dizinin ilk bölümünde, otizmin yalnızca erkek çocuklarına özgü bir durum olduğuna dair genel bir kanı olduğu belirtilmişti. Erkek çocuklarının kızlara göre dört kat daha fazla otizm tanısı aldığına dair istatistikler, bu yanlış algıyı güçlendirdi. Bu hatalı bakış açısı, otizmli kadınlar üzerinde zararlı etkiler yaratmış ve yelpazedeki kızların, toplumsal cinsiyetin dayattığı katı kurallar nedeniyle “çifte sorun” yaşadıklarını hissetmelerine neden olmuştur.

Otizmli bir genç kız olan Grace, yaşadığı zorlukları şu şekilde ifade ediyor: “Tüm kızlar, kendilerine kız olmanın ne anlama geldiği söylendiği için uyum sağlamak ve uygun bir şekilde davranmak için büyük bir baskı altındadır. Otizmli kızlar için durum daha da kötüdür çünkü onlar da insan olmanın ne anlama geldiğine uyum sağlamaya çalışmaktadır.” Bu ifadeler, otizmli kadınların toplumsal beklentilere uyum sağlama ve bu süreçte kimliklerini keşfetme çabasının ne kadar zorlayıcı olduğuna işaret ediyor.

Bilişsel nörogörüntüleme profesörü olarak, otistik beyinleri araştırırken, “sadece erkeklere yönelik” önyargıları yıkmak adına otistik kızlar ve kadınlarla daha fazla şey öğrenmek istedim. Tarayıcımdan araştırmalarımı yönlendirerek onlara şu soruyu sordum: “Siz olmak nasıl bir şey?” Çeşitli yaşlardan insanların yanıtları, çoğunlukla toplumsal beklentilerle başa çıkmakta yaşadıkları zorlukları, öz saygılarına yönelik sürekli saldırıları, zorbalığı ve garip olarak nitelendirilme durumunu içeriyordu. Bu deneyimler, kadınların aidiyet hissi arayışlarını ve toplumun onlara yüklediği kimliklerle ne kadar güç bir mücadele verdiklerini gösteriyor.

Otistik kadınlar, nihayetinde otistik kimliklerini keşfettiklerinde büyük bir ferahlama hissi yaşıyorlar. Gerçek kimliklerine kavuşmaları ve “gruplarını” bulmaları, hayatlarının anlam kazanmasına yol açıyor. Ancak bu keşif, daha geniş bir kimlik sorusu ile ilgilidir: Otizmin temel bir yönü, kim olduğunuz ve nasıl olmanız gerektiği konusundaki toplumsal beklentilere uymadığınızı fark ettiğinizde yaşanan belirsizliktir. Bu belirsizlik, cinsiyet kimliği gibi diğer kişisel kimlik sorularına da yayılabilir.

Araştırmalar, otizmli bireylerde cinsiyet çeşitliliğinin, otizmli olmayanlara kıyasla daha yüksek

Bath Üniversitesi Uygulamalı Otizm Çalışmaları Merkezi’ndeki araştırmacılar, otizmli kişilerle yaptıkları görüşmelerde, cinsel çeşitliliği ve nörolojik farklılığı kabullenmeyen bir dünyada yaşamanın getirdiği zorlukları vurguladılar. Birçok kadın, duyusal disfori gibi otizmle bağlantılı hassasiyetler sebebiyle “kadın” olmanın sosyal baskılarına karşı olumsuz deneyimler yaşadıklarını ifade etti. Örneğin, kadın kıyafetlerinin yol açtığı rahatsızlıklar veya ergenlik dönemindeki duyusal sorunlar bunlar arasında yer alıyor.

Bir katılımcı, otizmli olmanın, “herkesin bir kural kitabı varmış da sizin yokmuş gibi” bir durum olduğunu belirtti. Bu anlayışla birlikte, cinsiyetin de kurallar kitabının dışında kalan bir unsur olarak otistik kızlar için bir muğlaklık oluşturabileceği ifade edildi. Sosyal medyanın ve popüler kültürün aşırı kadınlık dayatmaları, otizmli kadınların kimliklerini bulma sürecinde zorluklar yaşamasına yol açabilir. Eğer toplumsal beklentilere uygun olmayan bir kimlikle ilişkilendiriliyorsanız, bu, alternatif kimlikler arayışına itebilir, örneğin, erkek kimliği veya cinsiyet uyumsuzluğu gibi.
Nörobilimciler, otizm ve cinsel kimlik çeşitliliğine sahip bireylerin beyin aktivitelerini karşılaştırarak, olası kesişim noktalarını inceliyor. 2023’te yapılan bir araştırmada, “varsayılan mod ağı” olarak bilinen beyin aktivitesinin, otizmli ve cinsel çeşitlilik gösteren bireylerde benzer şekilde işlediği belirtilmiş, bu da cinsel kimlik ve otizmin beyin düzeyinde nasıl bir araya gelebileceğini gösteren önemli bir sonuç olmuştur.


