Şeyhanlıoğlu: Türkiye Liderliğinde Arap-Kürt İşbirliğiyle Suriye’de Tarihi Barış Zaferi

5 Dakika Okuma

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Uygulama ve Araştırma Merkezleri Koordinatörü ve Ortadoğu Alanında Uzman Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, Suriye’de ulaşılan huzur ortamına dair değerlendirmelerde bulundu. Şeyhanlıoğlu, “Gerek Türkiye’de gerekse Suriye’de barışın sağlanmasındaki en büyük etkenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın etkileyici liderliğindeki Türkiye’nin güçlü, azimli, kararlı ve sabırlı politikası olduğunu” ifade etti.

“Türkiye, Suriye’nin tıpkı Kıbrıs’ta olduğu gibi siyasi ve coğrafi teminatıdır”

Prof. Dr. Şeyhanlıoğlu, Türkiye’nin uzun zamandır Suriye’nin toprak bütünlüğünü, halkını, siyasi ve stratejik birliğini muhafaza etmek için yoğun çaba gösterdiğini söyledi. Türkiye’nin dirayetli tutumunun yanı sıra, ABD’nin Çin ile rekabeti, ekonomik zorlukları ve değişen dünya dengeleri sebebiyle, ABD’nin Şam yönetimiyle uzlaşmak durumunda kaldığını aktardı. 8 Aralık 2024 sabahı başlayan Yeni Suriye döneminin, 9 Mart 2025 akşamı imzalanan barış anlaşmasıyla, Suriye’nin siyasi ve coğrafi yapısını koruma açısından tarihi öneme sahip olduğunu ve Suriye halkının tamamının bu barışa destek verdiğini belirtti. Buna karşılık olarak da İsrail’in Büyük İsrail ideali için Davud Koridoru ve ABD’nin Parçalanmış Ortadoğu Projelerinin hala gündemde olduğuna işaret etti.

Şeyhanlıoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve PKK’nın Suriye kolu DSG’nin Askeri Komutanı Mazlum Abdi arasında yapılan anlaşmayla; Parçalanmış Ortadoğu Projesi yerine Bereketli Hilal Birliği yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin öncülüğünde başlayan ve Öcalan’ın terör defterini kapatmasıyla ilerleyen Ortadoğu’daki barış sürecinde Kürtler, bu coğrafyanın birleştirici ve merkez noktası olduğunu gösterdiler. Suriye’nin 1950 Anayasası’na göre ülkenin temel unsuru olan Kürtler, Baas döneminde diğer Sünni Müslümanlar gibi Baas-Nusayri azınlığın ağır baskısı altında kaldı. Kürtler, askerlik yapabilirlerdi ancak devlet memuru olamazlardı. En fazla çiftçi, kaçakçı veya orta halli bir esnaf olabilirlerdi. En az 300 bin Kürt, Türkiye’den geldiği iddiasıyla kimliksiz bırakılmışlardı. İstihbarat, Suriye halkının neredeyse tamamını Sadneya ve ondan daha kötü olan Tedmur cezaevinde yok etti. Hama şehrini 1982’de içindeki 50.000 kişiyle birlikte haritadan sildi. Aynı uygulamayı Kürt ve Türkmenlere de yaptı. Umut ediyoruz ve kuvvetle inanıyorum ki; Önümüzdeki dönemde, Türkiye, Irak ve Suriye arasında; insan, mal, sermaye, hizmet ve teknolojinin, Avrupa Birliği Şengen Uygulaması gibi, serbest dolaşacağı ve Türkiye tarafındaki artan GAP suları, Irak petrolü ve Suriye’nin verimli Mezopotamya topraklarıyla birleşerek (Üç ülke arasında Su, Petrol ve Toprak ortaklığı) kurulacağı bir dönem olur. Ancak bu süreci engellemek için Batı Dünyası, terör ve suikastlar dahil her türlü aracı kullanacaktır. Buna karşı bu coğrafyada yaşayan halklar olarak asla birbirimizle çatışmamalı ve sorunlarımızı diyalogla çözmeliyiz. Kürtlerin altın çağı Yavuz Sultan Selim ve İdrisi Bidlisi ittifakıyla başlayan dönemdir (1517-1917). O günden bugüne (1918) Orta Doğu’da yalnızca İsrail’in rahat ettiği bir dönem oldu”

“Ortadoğu’nun bölünmesi yalnızca Batı’nın ileri karakolu İsrail’in menfaatine”

Bölgedeki jeopolitik dengelere de değinen Şeyhanlıoğlu, İsrail’in “Arz-ı Mev’ud” hedefini Gazze ve Lübnan’daki çıkmazlarda görüldüğü üzere gerçekleştirmekte zorlandığını ve ABD’nin de savaşın uzamasının, özellikle Çin ve ulusal çıkarlarına zarar verdiğini anladığını belirtti. Bu sebeple Ukrayna’yı barış masasına çekme çabasına benzer şekilde Suriye’de de bir normalleşme sürecinin başlatıldığını ifade etti. Ancak bu konuda Tenef başta olmak üzere Irak ve Suriye’de kontrol noktalarını elinde bulundurduğuna dikkat çekti.

“Suriye’nin normalleşmesi tarihi bir dönüm noktasıdır”

Barış sürecinin Türkiye için bir başarı olduğunu vurgulayan Şeyhanlıoğlu, “Ortadoğu’nun sonsuza dek bölünmüş ve sürekli çatışma halinde tutulmasının yalnızca Batılımenfaatine uygun olduğunu ifade etti. Özellikle uzlaşının dördüncü maddesinde bulunan “PYD’nin Suriye ordusuna dahil edilmesi” ifadesine işaret eden Şeyhanlıoğlu, bu durumun gelecekte sorunlara yol açabileceğini, bunun yerine Anayasal eşitlik ve İslam dayanışması temelinde parlamento ve doğrudan halk desteğiyle oluşturulacak bir başkanlık sistemiyle Suriye’nin istikrara kavuşabileceğini dile getirdi. Bu sayede, “Yönetimde devamlılık ve temsilde hakkaniyet” anlayışıyla, Kürtlerin İsrail uşağı veya Batılı devletlerin Türkiye ve Irak’a karşı terörize edilmelerinin dönemi de sona ermiş olur. Çünkü Batı dünyası, Kürtlerin Selahaddin Eyyubi ve Kurtuluş Savaşı’ndaki, Osmanlı birliği çabalarından dolayı (Hamidiye Alayları gibi) Kürtleri hem terörle hem de Batılı yönetimler (Baas gibi) cezalandırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da görüşmelerde Suriye’nin toprak bütünlüğüne verdiği önemi ve Kudüs’teki İsa El Hakkari Caddesi ve Medresesine” değinmesinin çok anlamlı olduğunu” kaydetti.

“Kürtler, Suriye’nin ve Orta Doğu’nun temel unsuru haline geldi”

Prof. Dr. Şeyhanlıoğlu, bu barış sürecinin Kürtler için de önemli bir aşama olduğunu aktararak, Kürtlerin artık Suriye’nin yasal ve siyasi yapısında asli bir unsur haline geldiğini, Türk, Kürt ve Arap halkları başta olmak üzere Dürzi, Ezidi ve Nusayriler için de değerli bir kazanım olduğunu vurgulayarak, “Suriye’nin normalleşmesi bakımından 9 Mart 2025 tarihi, 63 yıllık Baas rejiminin yıkıldığı, 14 yıllık iç savaşın sona erdiği 8 Aralık 2024 sabahı kadar Orta Doğu siyasi tarihi açısından önemli bir viraj olmuştur” şeklinde konuştu. – KÜTAHYA

Bu Makaleyi Paylaş
Yorum yapılmamış