Ekrem İmamoğlu’ndan Suriye Çıkışı: Masayı Kuran Olmalıydık, Sandalye İstenmeyen Duruma Düştük

14 Dakika Okuma

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, katıldığı bir canlı yayın programında güncel konularla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

VEDAT MİLOR HAKKINDAKİ KENT LOKANTASI İNCELEMESİ

İmamoğlu, İstanbul’daki Kent Lokantası’na ziyareti sonrası Vedat Milor hakkında inceleme başlatılması üzerine, “Vedat Milor ile şahsen tanışmıyorum. Kendisini arayarak teşekkür ettim. Burası bir işletme değil, bir hizmet sunuyor. Torununun, çocuğunun dahi harçlık veremediği emekli, 40 TL ile dışarıda 250 TL’ye yiyemeyeceği bir öğünü burada yiyor. Bunu rekabet olarak görüp öfkeyle müdahale etmeye çalışıyorsunuz. Bu acınası bir durum. Vedat Milor’un hayranıyım. Yıllardır takip ederim. Tek iletişimim televizyonda izlemek. Bu tür zamanlarda bu hizmetin önemini vurguluyor. Sanatçısından yazarına birçok kişi bahsetti. Yazıklar olsun. Başka bir şey demiyorum,” şeklinde konuştu ve Kent Lokantaları’nı ziyaret ederek paylaşımda bulunan Vedat Milor’a yönelik örtülü reklam incelemesini eleştirdi.

CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI

İmamoğlu, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı için ön seçim sürecini başlatmasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Bu dönemde CHP bir karar alıyor. CHP, Türkiye Cumhuriyeti tarihine geçecek bir demokrasi devrimi gerçekleştiriyor. Ve diyor ki: ‘Adayımı erkenden belirleyeceğim. Belirlerken de ön seçimle yapacağım.’ YSK’nın normal takvimine baktığınızda 50 günden fazla bir süre önce belirleniyor. En fazla 2 ay. ‘YSK’nın kararını beklemek zorunda mıyım?’ diyor partimiz. 2018 genel seçimlerine dönersek, 40 günden az bir süre kala Muharrem İnce’nin adaylığı açıklandı. 40 küsur günde ne anlatabilirsiniz? O gün farklı bir model uygulandı. Neredeyse her parti genel başkanını aday gösterdi, CHP hariç. Bu yaklaşımla seçimleri kaybettik. 2023 seçimlerinde farklı bir yöntem geliştirdi muhalefet. 6 parti bir araya geldi, ittifak kuruldu. Birçok tartışma yaşandı. Çeşitli eksikliklerimiz, sorunlarımız vardı. 6 parti, Genel Başkanımızı aday olarak gösterdi. Yanlış hatırlamıyorsam 50 günden az bir süre vardı. İkinci tura giderken Zafer Partisi’nin katılımıyla 7 parti olduk. Yine seçimi kaybettik.

Kuralları iktidar belirliyor. 2017 Anayasası adında bir Cumhurbaşkanlığı sistemini önümüze koydu. Orada farklı dinamiklerle ittifak yapma yöntemleri formüle edildi. Bu formüle edilen düzen, yapan tarafından bilinen ancak onu takip eden tarafından anlaşılana kadar seçimi kazandıran bir süreç yaşatıyor iktidara. İki seçimdir kaybeden taraf biz oluyoruz. Türkiye’nin sorunları hiç olmadığı kadar büyük. Her biri birbirinden önemli. NATO, ABD ilişkileri, Suriye, Kıbrıs… Tüm sorunlar üzerinde çalışılacak. Ülkenin refahı için ekipler oluşturulacak. 6 partinin lideri ile kurulan mekanizmalarda çeşitli sorunlar yaşandı. Bugünkü süreçte CHP farklı bir dönem başlatıyor. Ön seçim diyor, adayı erken belirleyeceğim, adayımız hazırlık yapacak.”

“CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE KURGU VİDEOLARA CEVAP VERMEYE ZAMAN KALMADAN SANDIK BAŞINA GİDİLDİ”

Adaylık zamanlamasının doğru olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “28 gündür baskıları arttırdılar. Uzman Satılmış Beyefendi ile başlayan süreç, her gün başka bir konuyla bizi meşgul ettiler. Ben bunlarla mücadele ediyorum. 60-70 gün kala bu kirli çabaların en uç noktasına ulaşırlar. Hatırlayın, Sayın Kılıçdaroğlu adayken Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurguları normalleştirdi. Yaptıklarının bir kurgu olduğunu, terör suçlamasıyla Sayın Kılıçdaroğlu ve bizler hakkında yayınlanan filmlerin kurgu olduğunu kendisi itiraf etti. Bunları yaptılar. O dönemde bunlara yanıt vermeye fırsat bulamadan sandığa gidildi. Ben bunlarla bugünden itibaren mücadele ediyorum.

“BU İNSANLARIN BİZE YAPTIKLARINI BİZ ONLARA KESİNLİKLE YAPMAYACAĞIZ”

Tüm zulümlerine rağmen biz, kimseyi mağdur etmeyen bir sistem kuracağız. Bu ülkede bu insanların bize yaptıklarını, biz onlara asla yapmayacağız. Asla onların ailesine, çocuklarına yapmayacağız. Bu ülke hukuk devleti olacak. Bunlar gibi bir kişinin talimatıyla yönetmeyeceğiz. Biz mücadelemiziİşte yeniden ifade edilmiş metin:

veriyoruz. Şüphesiz ki zamanında yola koyulduk. Bir ya da iki sene veya zamanında fark etmez, biz iktidara geleceğiz.”

“ADAYLIK HİÇ KİMSENİN TEK SAHİBİ OLDUĞU BİR ŞEY DEĞİL”

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın Cumhurbaşkanı adaylığına dair atacağı adımlar hakkındaki iddialar hakkında konuşan Ekrem İmamoğlu, şu yanıtı verdi: “Biz icra ettiğimiz toplantının detaylarını aktardık. Birkaç defa söyledim. Saygı duyduğum bir çerçevede Sayın Mansur Yavaş’ın değerli başkanımızın, kıymetli abimizin belirttiği gibi harfiyen söyledim: ‘Ben erken görüyorum Cumhurbaşkanı adaylığı belirlemesini, ön seçime karşı değilim fakat bugün yapılmamalı. Bu tür bir sürece de istekli değilim. Fakat elbette ki CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı hepimizin adayıdır. Ben partimin bu yolculuğuna ve adayına asla zarar verecek bir şey yapmam.’ Kendi düşüncesi. Bu kavramlar bizim için açık olan, geçerli olan bir konu. Bir diğer mevzu var. Şu konuşuldu aslında: Mansur Yavaş başkanımız bu süreçte adaya bir şey olursa, aday başarısız olursa, aday yetersiz kalırsa diyerek bu kaygısını dile getirdiğinde çok açık dile getirdiğim şekli de söyleyeyim… Adaylık hiç kimsenin tapulu mülkü değil ki… Kesinlikle Allah’ın emri de değil. Resmen YSK’ya teslim edene kadar adayı değiştirebilirsiniz. Başına bir şey gelebilir, rahatsız olabilir, Allah korusun her şey olabilir. Dolayısıyla o gün geldiğinde partimiz oturur en doğru kararı verir. Bu cümlenin üzerine kendileri de ‘Partimizin adayı, partimizin kararı bizim için kesinlikle ve kesinlikle tartışılacak bir şey değildir’ dedi. Bu görüşünü yinelemesinin sakıncası vardır yoktur, o kendi tercihi. Ona bir şey diyemem.

“İKTİDARIN PLANINI BOZDUK”

Bugün partimiz bir karar almıştır. CHP TBMM grubu bu kararı çok büyük çoğunluğuyla kararı onaylamıştır. 1 milyon 750 bin üyemiz oy kullanacak. Bu esnada da Ekrem İmamoğlu’na saldırılar artıyor. Artacak tabi. Planını bozduk iktidarın. Partilimiz bu nedenle de sandığa gelip oy kullanacak, partisinin adayına da destek olacak. Çünkü her oy partisinin adayını güçlendirecek her eksik oy da Cumhurbaşkanı’nın sürecini güçlendirecek. Bunun farkında olan CHP’liler kesinlikle 23 Mart’ı bir demokrasi şöleni gibi geçirecek.

“YAVAŞ’IN HİÇBİR SÖZÜ BENİ KIRMIYOR”

Sayın Mansur Yavaş’ın hiçbir sözü beni kırmıyor. Yüz yüze görüştüğümüz ve ortak karar aldığımız üçlü masa beni ilgilendiriyor. İyi bir dostluğumuz var. Sonuç olarak en doğru kararı yine hep birlikte alacağımızı, en kritik anda bile birlikte olacağımızı, yol arkadaşı olduğumuzu, dava arkadaşı olduğumuzu ben asla aklımdan çıkarmıyorum.”

“MANSUR BEY’İN ASLA ÖYLE BİR KARAR ALACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM”

İmamoğlu, “Erdoğan, İmamoğlu ve Yavaş adaylık tablosu olur mu?” sorusuna, “Hayır. Mansur Bey’in asla öyle bir karar alacağını düşünmüyorum. Birçok defa, ‘CHP’nin adayı benim adayımdır’ diyen bir yol arkadaşımızdır.” şeklinde cevap verdi.

“BİRİLERİNİN DİPLOMASI YOK. BENDE TRANSKRİPT VAR, BELGELERİM VAR”

Girne Amerikan Üniversitesi’nden İstanbul Üniversitesi’ne geçişinin usulsüz olduğu iddialarını ve açılan soruşturmayı şu sözlerle değerlendirdi: “Kıbrıs’ta okudum. 17 yaşındaki çocuk oraya gidiyor başvuruyor. 19 yaşında 600 yıllık İstanbul Üniversitesi’nin duyurusunu görüyor. ‘Şu şartları sağlarsan seni okuluma alacağım.’ Biz de gidiyoruz, başvuru yapıyoruz. Şartları sağladığımız belgeli bilgili. Birilerinin diploması yok. Bende transkript var. Okul ders notlarım var. Belgelerim, fotoğraflarım var. Okul arkadaşlarımı çağırsam, bu sabah burada miting yapardım. Millet benim diplomamla uğraşıyor. Neden? Buradan bir engel oluşturabilir miyiz, buradan bir duvar örebilir miyiz, bariyer kurabilir miyiz diye. Bütün belgelerimizi avukat arkadaşlarımız incelediler ve sundular. O YÖK tarafından yazılan raporda imzası olanların hepsiyle alakalı suç duyurusunda bulunduk. Çünkü yalan konuşuyorlar. 1991’de mezun olmuş bir kişiye 1993 yılında bunun anlamı nedir biliyor musunuz? O insanınson 4 senede 1986 yılından beri devam ettiği eğitim kurumunun tüm derslerini ve müfredatını onaylayıp denkliğini veriyorsunuz. Sadece geçmiş dönemine denkliğini sağlıyorsunuz, diplomasına değil.”

“SAHTE İLİŞKİLERLE ŞAHSIMLA İRTİBATLI KİŞİLERİN SERVETLERİNE EL KONULDU”

İmamoğlu, “Düzmece gerekçelerle şahsıma yakın olan insanların mal varlıklarına bloke konuldu. Bu yakışık alıyor mu, maksat ne? Ekrem İmamoğlu benim karşıma aday olarak çıkmasın. 8 yaşındaki bir çocuk bile bana ‘sen rakip olma diye mi bunları yapıyorlar sana?’ diye soruyor. Hem kendi pozisyonuna, hem de kendisine zarar veriyor.” şeklinde konuştu.

“TERÖRE SON VERİLMESİ, BARIŞ VE ÇÖZÜM İÇİN HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERMEYE HAZIRIZ”

Türkiye’nin terörden arındırılması sürecine değinen Ekrem İmamoğlu, “Her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak daima terörün aleyhinde durduk. Her zaman barıştan yana olduk. Terörü sona erdirecek, huzuru tesis edecek her türlü girişimi saygıyla karşılarız. Sayın Bahçeli’nin öncülük ettiği bu gelişmeyi de aynı özen ve dikkatle izliyoruz. Barışa yönelik atılacak tüm adımları destekleriz. Sayın Bahçeli’nin ortaya koyduğu bu sürece karşılık iktidarın ne amaçladığını, ne söylediğini, ne söylemediğini henüz anlamış değilim. Bu tür süreçler şeffaf bir şekilde yürütülmelidir. Bu şeffaflığın, yasal boyutlarının halktan ve Meclis’ten gizlenerek inşa edilecek her türlü temelinin zorlu olacağını belirtmek isterim. Buna karşıyız. Ancak çözüm, barış ve terörün sona erdirilmesi için kesinlikle destek vermeye hazırız.” yorumunu yaptı.

“DEVLET BAHÇELİ’DEN RANDEVU TALEP ETTIM”

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşme talebinde bulunduğunu söyleyen İmamoğlu, “Sayın Devlet Bahçeli’ye buradan tekrar geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Kendisine iki defa bizzat geçmiş olsun mesajlarımı ilettim. Uygun olursa kendisiyle görüşme arzusumu da bildirdim. Ancak henüz bir görüşme fırsatımız olmadı.” ifadelerini kullandı.

“SÜREÇ MUTLAKA MECLİS ZEMININDE YÜRÜTÜLMELİDİR”

Süreçle ilgili İmamoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Süreç kesinlikle Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde de yürütülmelidir. Bu iktidar Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ne kadar işlevsiz hale getirmiş olsa da, TBMM milletin temsil edildiği ve millet adına en güçlü olması gereken kurumdur. Halkın seçtiği temsilciler orada bulunuyor. 600 milletvekilimiz var. Bu temsilcilerin bulunduğu bir ortamda mutlaka Meclis’te genel bir görüşme yapılmalı. Hatta komisyonlar kurulmalı. Bu komisyonlar, siyasi partilerle istişare ederek bu süreci Meclis çatısı altında en güçlü hale getirmelidir.

Özellikle kapsayıcı olmak büyük önem taşıyor. Şehit aileleri ve gaziler süreci anlamalı. Tüm bu hassasiyetlere dikkat edilirse başlatılan bu olumlu hareketlilik hepimizi mutlu edecek bir sonuca ulaşır.

“BİR TARAFTAN DEM PARTİ İLE MÜZAKERE EDİP, DİĞER TARAFTAN BELEDİYELERİNE KAYYUM ATAYACAKSINIZ”

Tutarlı olmak da gerekiyor. Bir yandan DEM Parti ile görüşmeler yaparken, diğer yandan DEM Parti’nin yönetimindeki belediyelere kayyum atıyorsunuz. Burada bir tutarlılık olmalı. Özgürlük ortamı gerekli. Eleştiren herkesi gözaltına alırsanız, süreci baltalamış olursunuz. Halkımıza terörün olmadığı bir Türkiye’de, vatandaşlarımızın demokratik haklarının müzakere yoluyla çözülebileceği mesajı verilmelidir. Aynı zamanda sınır ötesinde yürütülen faaliyetlerle ilgili olarak Irak ve Suriye’de yaşayan Kürtlerin en yakın dostunun Türkiye olduğu -sadece Kürtlerin değil, o bölgede yaşayan herkesin- anlatılmalı.

“DEVLET BAHÇELİ’NİN BAŞLATTIĞI BU GİRİŞİMİ ÖNEMSİYORUM”

Osmanlı İmparatorluğu döneminde de önemli görevler üstlenmiş Kürtler var. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ise Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakan ve milletvekilleri çıkmıştır. Kürt bir arkadaşım bana şöyle dedi: ‘Ben bu ülkede yaşayan bir Kürt olarak bu ülkede Cumhurbaşkanlığı hayali kurabiliyorum. Diğer ülkelerdeki Kürtlerin bizi örnek almasına gerek yok. Ben bu ülkede her görevi hayal edebiliyorum.’ Bu beni çok etkiledi… Ancak eksikliklerimiz var. Bu nedenle bu ülkenin gelecekte benzer bir sorun yaşamayacağı bir modeli hep birlikte inşa etmeliyiz. Bu sebeple Devlet Bahçeli’nin başlattığı bu girişimi değerli buluyor ve dikkatle takip ediyorum.

ediyorum. Ancak iktidarın ve hükümetin sessiz kalması, süreci gözlemlemesi… Şaşkınlıkla izliyorum… Acaba sorunları seçimler mi, başka bir şey mi?

Benim önceliğim bu ülkenin birliğidir. Siyasi görüşleri ve partileri aşan bir bakış açısıyla bu sorunu görüp çözüm üretmek. Bu, memleketin refahı, huzuru ve ekonomisinin iyileşmesi anlamına gelir. Tek hedef: Vatanın bölünmez bütünlüğü, şanlı bayrağımızın altında mutlu, huzurlu, herkesin kimliğinin en üst düzeyde saygı gördüğü, tüm hak ve özgürlüklerinin korunduğu bir Türkiye Cumhuriyeti devleti.”

“SURİYE’DE TÜM TEHLİKELERİN ORTADAN KALDIRILACAĞI BİR DÜZENLEME YAPILMASI ZORUNLU”

İmamoğlu, Suriye’de son günlerde yaşanan gelişmelerle ilgili şu ifadeleri kullandı: “Suriye’deki gelişmeleri de seçim kaygısıyla değerlendirmelerinden endişe duyuyorum. Esad rejiminin sona ermesine sevindim elbette. Ancak bunun dahi hükümetin çıkar sağlamasına dönüştürülmeye çalışılması çok yanlış. Ben Suriye meselesine şöyle bakıyorum; Türkiye’nin gelecek yüzyıllarını etkileyecek bir süreç yaşanıyor. Biz diyoruz ki; Suriye’de tüm tehlikelerin giderileceği bir düzenleme yapılması şart. Kimlik ve inanç ayrımcılığı yapılmamalı. Lazkiye’de, Tartus’ta masum insanların öldürüldüğü bir süreç devam ediyor. Bu insanların neredeyse tamamı orada yaşayan Aleviler. Bu acıyı hissetmez ve insani bir bakış açısıyla yaklaşmazsak olmaz. Milli meseleler siyasi çıkarlara alet edilmemeli. Bu süreci kaygıyla izliyorum. Türkiye’nin sert uyarılar yapması ve önlemler alması gerekiyor. Suriye yönetimiyle bu konuda iletişim kurması gerekiyor. Biz Suriye’de masayı kuran devlet olmamız gerekirken, kurulan masalarda bize yer ayrılmayan bir duruma düştük. Suudi Arabistan’da, Fransa’da, İtalya’da ve diğer ülkelerde yapılan toplantılarda söz sahibi olamayan bir ülke konumunda olmak beni üzüyor.”

Bu Makaleyi Paylaş
Yorum yapılmamış