

Eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır ile Libya lideri Muammer Kaddafi arasında 1970 yılında gerçekleşen bir konuşmanın bilinmeyen ses kaydı bu hafta sosyal medyada viral oldu.
Arap birliği, Filistin davası ve İsrail ile barış görüşmeleri konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi.
‘Nasser TV’ kanalı tarafından YouTube’da binlerce kez paylaşılan kayıt milyonlarca izlenme sayısına ulaştı. Kayıt, iki lider arasındaki samimi bir sohbeti ele alıyor ve 1967 savaşından sonra İsrail’in Arap topraklarını işgali, devam eden Yıpratma Savaşı ve daha geniş Arap-İsrail çatışması gibi hassas konuları kapsıyor.
Kayıt ayrıca Nasır’ın, Mısır’a veya Filistin davasına gerçek bir destek sunmadan siyasi gösteriler yapmakla suçladığı Arap yöneticiler ve Filistinli örgütlere karşı giderek artan hayal kırıklığını da ortaya koyuyor.
3 Ağustos 1970’te kayda geçen konuşma, ABD Dışişleri Bakanı William Rogers’ın Mısır ile İsrail arasında Yıpratma Savaşı’nı sona erdirmeyi ve siyasi müzakereleri başlatmayı amaçlayan ikinci bir ateşkes planı önermesinden kısa bir süre sonra gerçekleşti.
Mısır, Rogers Planı’nı kabul etti ve ateşkesin birkaç gün sonra başlaması planlandı. Bu arka plana karşı Nasır, Kaddafi’nin Bağdat ve Şam ortak zirvesine katıldığı seyahatten önce ve sonra Kahire’de Kaddafi ile iki kez görüştü.
Nasır’ın bu açıklamaları Arap dünyasındaki gerginliğin arttığı bir zamanda geldi. Özellikle Irak’ın Baas rejimi, Nasır’ı Rogers Planı’nı kabul ederek Arap onuruna ihanet etmekle suçlayan bir propaganda kampanyası başlattı. Nasır ise Trablus’taki bir zirve sırasında bu suçlamaları reddederek bunları Irak liderlerinin iç siyasi manevraları olarak niteledi.
Sosyal medyada viral olan kayıt, bazıları tarafından Arap milliyetçiliğini ve sömürge karşıtlığını savunan devrimci bir lider olarak selamlanan, diğerleri tarafından ise özellikle 1967 hezimetinden sonra Arapların konumunu zayıflatan yanlış hesaplamalar yapmakla eleştirilen Nasır’ın karmaşık mirasına ilişkin tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Bazı eleştirilerde Nasır, şahsi çıkarına öncelik vermekle suçlanıyor ve onun bu tutumu, daha sonra İsrail ile 1979’da Camp David Anlaşmaları’nı imzalayan Enver Sedat’ın tutumuyla karşılaştırılıyor.
Kayıt, Cemal Abdünnasır’ın kızı Hüda Abdünnasır’ın başkanlığında Cemal Abdünnasır Vakfı ve İskenderiye Kütüphanesi işbirliğiyle başlatılan Cemal Abdünnasır Miras Belgeleme Projesi kapsamında YouTube kanalı tarafından yayınlanan bir dizi arşiv belgesinin sonuncusu olarak paylaşıldı.
Diğerleri ise Nasır’ı savunarak, onun bu sözlerinin, 1970 yılında ABD’nin arabuluculuğunda hazırlanan Rogers Planı’nı kabul etmemesi nedeniyle maruz kaldığı yoğun baskıyı yansıttığını ileri sürüyor. Rogers Planı, Mısır’ın hava savunmasını İsrail’in hava üstünlüğüne karşı güçlendirmek amacıyla isteksizce kabul ettiği bir plandı.
-NewArab-
CEMAL ABDUNNASIR İLE MUAMMER KADDAFİ ARASINDA GEÇEN DİYALOG
Cemal Abdunnasır:
Eğer birisi mücadele etmek istiyorsa etsin, birisi savaşmak istiyorsa savaşsın. Ama bugün bazıları “Filistin’in tamamı, nehirden denize” diyor ya da hiç diyor. Iraklıların bugün söyledikleri sözün anlamı şu: Batı Şeria’yı, Kudüs’ü ve Gazze’yi Yahudilere veriyoruz. Ve bir-iki yıl içinde bu bölgeler tamamen Yahudileşir ve bir daha geri dönmezler. Menahem Begin’in bugünkü açıklamalarını oku, dün yapılan konuşmaları saldırıyor. Hükümetin herhangi bir geri çekilmeyi kabul etmesinin ihaneti temsil edeceğini söylüyor. İsrail içinde bir mücadele var. Sonra, Amerika İsrail’e parasal ve askeri destek sağlıyor. Peki, nasıl kurtaracaklar? Irak’ın bütçesi 70 milyon cüneyh. Bu bütçeyle nasıl Filistin’i kurtaracaklar? Mümkün değil! İsrail geçen yıl sadece bir alımda 400 milyon cüneyh değerinde silah aldı. Gerçek şu ki, Ey Muammer, bu kararı şahsi çıkar için kabul ettiğimi sanma. Ben biliyorum, bu yüzden bazı Filistinli fedailer gelip beni öldürebilirler. Çünkü “Abdunnasır Filistin davasını sattı” diyorlar. Hatta bazı Mısırlılar bile buna inanabilir. Ben ne yaptığımı biliyorum. Iraklılar halkı kışkırtıp “Abdunnasır Filistin’i sattı” diyecekler. Tıpkı 1954’te İngilizlerle imzaladığımız tahliye anlaşmasında beni hainlikle suçladıkları gibi — o zaman da bana ateş açılmıştı. O zaman da, İngilizler ülkeden çekiliyordu ama birçok kişi bunu hainlik olarak görmüştü. Şimdi de aynı. Şahsi çıkar hiç umrumda değil. Eğer şahsi çıkar isteseydim, Iraklılar gibi davranırdım. Yahudiler Sina’da bir şey alamayacaklar. Ama Batı Şeria’da bir milyondan fazla insan var, onlar da yok olacaklar. Kudüs, Tulkarim, Halil (Hebron), Nablus ve Beytüllahim gibi yerlerdeki Arap toprakları tamamen gidecek. İsrailliler bu toprakları işgal edilmiş toprak olarak görmüyor, kendi toprakları olarak görüyorlar. Weizmann (İsrail lideri) dedi ki: “Buralar bizim topraklarımızdır, işgal edilmiş değildir.” Yani biz şimdi kalkıp, “kurtaracağız” diyoruz… Ne olacak? 1948’deki gibi olacak: Ne kurtaracağız, ne başaracağız. Gerçek acı verici… Kim kurtaracak? Kim Batı Şeria’yı kurtaracak? Bunun anlamı, kalan Filistin topraklarını da Yahudilere vermek. Yine de söylemeliyim ki, barışçıl çözüm uzak bir ihtimaldir. Çünkü bu bizim kendi gücümüzle olacak bir şey değil; Amerika’ya baskı yapacak ciddi bir uluslararası duruş gerekir. Eğer Amerika isterse, İsrail’e baskı yapar ve İsrail geri çekilir. Mesele budur. Ama bu kolay değil.
Kaddafi:
Ama hiçbir karşılık olmadan bir geri çekilme olacağını sanmıyorum.
Abdunnasır:
Yahudiler, geri çekilmeleri durumunda maddi şartlar istiyorlar, ama mesele bu. Şart ne? İsrail’in tanınması mı?
Kaddafi:
Evet, bu şart bize dayatılacak.
Abdunnasır:
Nedir bu karşılık?
Kaddafi:
Bilmiyorum, İsrail’in serbestçe Süveyş Kanalı’ndan geçmesi mesela.
Abdunnasır:
Hayır, bunu asla kabul etmeyeceğiz. Bunu dün de söyledim. Kabul etmeyeceğiz.
Kaddafi:
İsrail Süveyş’ten ve Akabe Körfezi’nden geçmek istiyor.
Abdunnasır:
Bu, BM Güvenlik Konseyi kararlarında yer alıyor. Aynı zamanda Filistinli mültecilerin adil çözümüne de yer veriliyor.
Kaddafi:
Batı Şeria silahsızlandırılacak mı?
Abdunnasır:
Ben Kral Hüseyin’in yerinde olsaydım, Batı Şeria’yı halkıyla birlikte bana geri vereceklerse, silahsız bile olsa kabul ederdim. Yeter ki topraklar geri gelsin.
Kaddafi:
Ama insanlar nasıl dönecek? Filistinliler nasıl dönecek? İşgal altındaki Araplar gibi mi yaşayacaklar?
Abdunnasır:
Evet, bu doğru. Ama çözüm ne olacak?
Kaddafi:
Bu bizim önümüze konmuş bir meydan okuma, savaşmak zorundayız. Ya saldırıyı ortadan kaldırırız, ya da yok oluruz.
Abdunnasır:
Peki, 1967’de işgal edilen bölgeleri kurtarma fırsatı varken neden bunu bırakayım?
Kaddafi:
Keşke her şey bizim istediğimiz gibi olabilse. Ama olmayacak. Bizden istenecek bedeller olacak. Ve bu bedeller bize zorla kabul ettirilecek.
Abdunnasır:
Evet, katılıyorum. Peki, bu bedelleri kabul etmezsek ne olur?
Kaddafi:
O zaman savaş olur. Ve savaş kaçınılmazsa, hazırlık yapmalıyız.
Abdunnasır:
Peki ne zaman savaşacağız? Silahı nereden bulacağız?
Kaddafi:
Bugün burada bu yüzden toplandık, tartışıyoruz.
Abdunnasır:
Ben biliyorum. Nasıl savaşacağız? İsrail silahı nereden bulacak, biz nereden para bulacağız? Bırakalım biz barışçıl çözüm isteyenler olarak konferanstan çekilelim. Siz de Irak, Suriye, Güney Yemen ve Cezayir olarak savaşın.
Kaddafi:
(Gülüyor)
Abdunnasır:
Cezayir istiyor, buyursun. Irak ve Suriye istiyor, buyursun. George Habaş, Yaser Arafat, Kahtan Şabi, hepsi istiyorlar, buyursunlar. Ben 50 milyon cüneyh veririm size destek için. Bırakın bizi, biz “teslimiyetçileriz”! (Araya giren bir misafir sesi)
Abdunnasır:
Biz Batı Cephesi ve Sina’da kendi işimize bakalım. Siz de doğu cephesinde savaşın. Şimdi, Arap ülkeleri birbirine karşı komplolar yapıyor. Ürdün’de darbe planlıyorlar. Keşke Ürdün’de fedailer yönetime geçse… Ama sonrasında sorumlulukları omuzlamak zorunda kalacaklar. Benim sorunum; 67’de kaybettiğimiz toprakları geri almak. Sonra 48’dekilere geçebiliriz. Ama ikisini birden istersek hiçbirini alamayız.
Kaddafi:
67’de kaybedilen yerleri almak, gelecekte daha fazlasını alma şansını yok edebilir.
Abdunnasır:
49’da da ateşkes anlaşması yaptık. O zaman da buna benzer tartışmalar vardı.
Kaddafi:
Gerçek bir fedai hareketi yok.
Abdunnasır:
O zaman biz savaşmalıyız. Biz kurtarmalıyız.
Kaddafi:
Biz Araplar hep birlikte…
Abdunnasır:
Ey Muammer, Araplar ne zaman savaşa hazır olacaklar? Yıllar alacak. Çünkü biz Tel Aviv’e ulaşmak için dünya güçlerine karşı savaşacağız: ABD, SSCB, İngiltere, Fransa, hepsine.
Kaddafi:
Olsun, savaşalım!
Abdunnasır:
Ama Yahudiler bizden daha planlı çalıştı. 25 yıl plan yaparak Filistin’i aldılar. 1947’de bölündü, 1948’de daha fazlasını aldılar, 1956’da Sina’yı işgal ettiler, 1967’de tüm Filistin’i. Onlar sabırla çalıştı, biz acele ediyoruz. Şu anda elimizde olanı alalım, sonra devam ederiz. Şu anda Tel Aviv’i nasıl kurtaracaksın? Yahudiler bizden üstün. Havada, karada, tanklarda, toplarda… Ben bunları moral bozmak için söylemiyorum, gerçekleri anlatıyorum. Eğer hedefe ulaşmak istiyorsak, gerçekçi olmalıyız.
Kaddafi:
O zaman askeri güç toplayalım!
Abdunnasır:
Buyurun toplayın! Ben kimseyi engellemiyorum. Cezayir mi? Irak mı? Hadi bakalım, toplayın. Ben onlardan sadece para ve pilot istedim. Uçak aldık ama pilot yoktu. Sovyetler sağladı. Sürekli kayıplar veriyoruz. Ama bedel ödemeye razıyız: Bir İsrailli’ye karşı 10 Mısırlı ölümü kabul ettik. Savaş kolay değil. Herkes “hazırlanalım” diyor ama kimse bir şey yapmıyor. Bence siz Bağdat’a gidin. Iraklılar sizi mutlu eder! Bırakın biz teslimiyetçiler olarak kalalım. Vicdanım rahat. Siz savaşmak istiyorsanız: Suriye, Filistinliler, Irak, Cezayir, hepsi buyursun. Biz ise sadece Sina’yı konuşacağız. Filistin meselesine karışmayacağız. Kimsenin savaşına da katılmayacağız. Size yardım mı lazım? Verebiliriz. Ama bize “savaşa atılın ama ıslanmayın” diyemezsiniz! Bizim üzerimize hem İsrail, hem siz savaş açmayın!
Kaddafi:
Ben Arap dünyasındaki bu donukluğu ve çelişkileri hiç sevmiyorum.