

FİRAR: SADECE BİR VAZİYET DEĞİL, BENLİĞİMİZDEN IRAKLAŞMAK
Her firar, aslında bireyin mevcut durumuyla yüzleşmekten kaçınmasıdır. Demek ki sadece harici bir vaziyetten değil, benliğinden de uzaklaşmasıdır. Çünkü her kimlik, her sorumluluk yahut her toplumsal rol; beraberinde mecburiyetler, beklentiler ve kimi zaman bastırılan duygular getirir. Güç duygularla baş başa kalmak, onların içinden geçebilmek, her zaman kolay değildir. Bu noktada devreye savunma mekanizmaları ve firar stratejileri girer.

NEDEN BENLİĞİMİZDEN FIRAR EDERİZ?
Bireyin kendinden uzaklaşmasına yol açan ruhsal etkenler çoğu zaman bilinç dışıdır. Ancak bu etkenleri anlamak, değişimin ilk adımıdır.
İşte en sık rastlanan sebeplerden bazıları:
•Yetersizlik duygusu: “Ben esasında muvaffak olamam” düşüncesi, kişiyi çabaya değil firara sürükler.
•Feda şeması: Kendisinden çok başkalarını gözetmeye koşullanmış kişiler, kendi gereksinimlerini geri plana atar ve nihayetinde kendine yabancılaşır.
•Mükemmeliyetçilik: Kusursuz olma baskısı, kusur yapmaktan çekinen kişiyi ya felç eder ya da firar etmeye zorlar.
•Duygusal düzenleme zorluğu: Duygularla sağlıklı biçimde baş edememek, anlık rahatlama yollarına yöneltir.
•Tükenmişlik: Yoğun stres ve bitkinlik, zihinsel firar davranışlarını tetikler.
•Depresyon: Özellikle anhedoni (zevk alamama) durumunda birey hayata karşı anlam kaybı yaşar ve kendisinden uzaklaşır.
•Geçmiş deneyimlerin izleri: Çocuklukta yaşanan travmalar veya değersizlik hisleri, günümüzde verilen kararları fark edilmeden etkileyebilir.

FİRAR HER ZAMAN KÖTÜ MÜDÜR?
Firar denilince akla hemen zararlı alışkanlıklar gelir; fakat durum her zaman böyle değildir. Bazen toplumca “iyi” addedilen davranışlar dahi abartıldığında firar halini alabilir. Çok kitap okumak, sürekli çalışmak, saatlerce dizi seyretmek, ihtiyaç duyulandan fazla uyumak veya yemek yemek… Bunların her biri, farkında olmadan duygu düzenlemesi için kullanılan araçlara dönüşebilir.

Ruh bilimde bu tür davranışlar “anlık ödül” sistemiyle açıklanır. Beyin, kısa vadeli hazlara daha kolay erişir ve bu nedenle uzun vadeli çözümler yerine, kısa süreli rahatlamaları tercih eder. Ancak, bu tercihler zamanla bireyin kişisel gelişimini yavaşlatır, hatta geriye götürebilir.

PEKİ, NE YAPMALI?
Firar etmekten vazgeçmek, aslında kendimize gerçek bir yolculuğa çıkmak demektir. Bu yolculuk dört önemli aşamadan oluşur:
1.Farkındalık: Firar ettiğinizin farkına varmak, en temel ve en zor ilk adımdır.
2.Yüzleşme: Neden firar ettiğinizi kendinize dürüstçe itiraf etmek, değişim sürecinin anahtarıdır.
3.Duyguları düzenlemek: Bastırılmış öfke, kaygı, keder veya utanç gibi hisleri anlamak ve onları yönetebilecek kapasiteyi geliştirmek gerekir.
4.Eyleme geçmek: Firar ettiğiniz konunun üzerine cesaretle gitmek, iyileşmenin en somut adımıdır.
Bu süreci tek başına yürütmek her zaman mümkün olmayabilir. Özellikle derin duygusal yükler ve geçmişten gelen ezberler söz konusu olduğunda, profesyonel destek büyük kıymet taşır. Ruh tedavisi, kişinin firar stratejilerini anlamasını, yerine daha sağlıklı baş etme yolları koymasını ve gerçek gereksinimlerini keşfetmesini sağlar.

FİRAR DEĞİL, TERCİH
Yaşamın bazı anlarında firar etmek istemek son derece insancıl bir tepkidir. Ancak bu firarlar kronik hale geldiğinde, kişi kendini ve hayatını ötelemeye başlar. Oysaki gerçek iyi oluş, sadece zorlukları aşmakla değil; kendiyle temas kurabilmekle mümkündür.
Firar ettiğiniz yolları fark edin. Onları artık firar etmek için değil, keyif almak için seçin. Bu fark, hayat kalitenizi kökten değiştirebilir.